SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-HAVALE

<< 1033 >>

باب: في الحوالة، وهل يرجع في الحوالة.

1. HAVALE VE HAVALEDE RÜCU (VAZGEÇME) HAKKI

 

وقال الحسن وقتادة: إذا كان يوم أحال عليه مليا جاز. وقال ابن عباس: يتخارج الشريكان وأهل الميراث، فيأخذ هذا عينا وهذا دينا، فإن توي لأحدهما لم يرجع على صاحبه.

Hasan ve Katade, "Havale yapıldığı sırada, yeni borçlu (muhal aleyh) ödeme gücüne sahip ise yapılan havale caizdir" demiştir.  İbn Abbas r.a. şöyle demiştir: Ortaklar ve mirasçılar, şunlar elimizdeki peşin paralar, şunlar alacaklar deyip paylaşarak aralarındaki mali ilişkiyi tasfiye ederler. Bu safhadan sonra eğer (yeni borçlu iflas ettiği, öldüğü veya (inkar edip yemin ettiği için) mal telef olursa, diğer ortaklara rücu edemez.

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: أخبرنا مالك، عن أبي الزناد، عن الأعرج، عن أبي هريرة رضي الله عنه: أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: (مطل الغني ظلم، فإذا أتبع أحدكم على ملي فليتبع).

 

[-2287-] Ebu Hureyre r.a.'in naklettiğine göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Ödeme gücü bulunan kimsenin borcunu geciktirmesi zulümdür. Sizden biri, ödeme gücü bulunan bir kimseye havale edilirse kabul etsin. "

 

Tekrar: 2288. 2400

 

 

AÇIKLAMA:     Havale kelimesi, "tahvll" kökünden türetilerek bazen "hıvale" şeklinde okunmaktadır. "Sözünden caydı" anlamında "hale ani'l-ahdi" cümlesi kullanılmaktadır.

 

Fakihlere göre "havale", bir borcun, bir kimsenin zimmetinden diğer bir kimsenin zimmetine nakledilmesidir.

 

Alimler, havalenin, bir "borç (deyn) karşılığında borcun (deyn) satımı" olup bu hükümden istisna edilerek ruhsat verilmiş bulunan bir hüküm olduğu veya alacağı tahsil işlemi olduğu konusunda görüş ayrılığı içindedir. Bir görüşe göre, insanlara kolaylık sağlayan müstakil bir akit türüdür.

 

Havale akdinin sahih olması için, havale yapan kimsenin rızasının bulunması şarttır. Bunda hiçbir kimse ihtilaf etmemiştir. Alimlerin çoğunluğuna / cumhura göre, alacaklının (muhtal) rızası da şarttır. Azınlıkta kalan bir görüşe göre yeni borçlunun (muhal aleyh) nzası da şarttır.

 

Diğer yandan, iki hakkın nitelik olarak birbirine eşit olması ve havalenin belirli olan şeylerde gerçekleşmesi gerekir. Bazı alimler, havalenin, sadece paralarda geçerli olacağını belirterek yiyecek maddelerinde caiz görmezler. Çünkü bu, yiyecek maddesinin, elde edilmeden önce satılması anlamına gelir.

 

Başlık~havaleden vazgeçilebilir mi" denilerek, havale akdinin, bağlayıcı (lazım) bir akit o!.\:iP olmadığı konusundaki görüş ayrılığına işaret edilmiştir.

 

Hasan ve Katade'nin, "havale yapıldığı sırada, yeni borçlu (muhal aleyh) ödeme gücüne sahip ise yapılan havale caizdir" sözü, rücu hakkı olmaksızın caizdir, anlamındadır. Buna göre, eğer havale yapılan kimse (yeni borçlu) müflis ise, alacaklının rücu etme hakkı vardır. Bu sözü, İbn Ebi Şeybe ve Esrem nakletmiştir. Esrem, Said İbn Ebu Urve'nin aktardığına göre, "bir kimse, borcunu başkasına havale ettikten sonra havale edilen kimse iflas ederse ne olur?" diye Katade ve Hasen'e sormuştu. Onlar şöyle cevap verdi: "Eğer havale yapıldığı sırada, yeni borçlu (muhal aleyh) ödeme gücüne sahip ise rücu etme hakkı yoktur." Ahmed İbn Hanbel, bu hükmü, alacaklının, yeni borçlunun müflis olduğunu bilmiyor olma şartına bağlamıştır. Hakem'e göre, yeni borçlu ölmedikçe rücu edemez.

 

Ebu Hanife, "İflas halinde mutlak olarak her durumda rücu eder. Yeni borçlunun, yaşıyor olması ya da ölmesi durumu aynıdır. İflas dışında başka bir sebeple rücu edemez" demiştir. İmam Malik, "Borçlu, yeni borçlunun müflis olduğunu bile bile, bu durumu alacaklıya birdirmemek suretiyle onu aldatmış ise, alacaklı ancak bu durumda eski borçluya rücu eder" demiştir.

 

Hasan-ı Basri, Şurayh ve Z~ise, "Havale, kefalet gibidir. Dolayısıyla isterse eski borçluya, isterse yeni borçluya rücu eder. Buharl'nin, kefalet bölümünü, havale ile birlikte vermesi, onun da bu görüşte olduğu izlenimi vermektedir.

 

Alimlerin çoğunluğuna göre, mutlak olarak hiçbir durumda alacaklının eski borçluya rücu etme hakkı yoktur.

 

İbnü't-Tin, ortaklar, İbn Abbas'ın "ortaklığı tasfiye eder" şeklinde tercüme ettiğimiz sözü hakkında, "Bu durum, borçların eşit olması ve ortakların karşılıklı rızasının bulunması halinde geçerlidir" demiştir.

 

Telef olma, yeni borçlu iflas ettiği, öldüğü veya borcu inkar edip yemin ettiği, şahit de bulunmadığı için söz konusu olabilir. Bütün bu durumlarda, borca rıza gösteren tarafın rücu hakkı yoktur.

 

İbnü'l-Müneyyir şöyle der: Yukarıda zikredildiği gibi ortaklığı tasfiye etmeye razı olan kimsenin elinde mal telef olsa bu, onun tazmin sorumluluğu altındadır. Nitekim bir kimsenin bir mal satın aldıktan sonra kendi elinde iken telef olması da böyledir. Buhari, havaleyi de bu hükmün kapsamına sokmuştur.

 

Ezheri ise şunları kaydeder: "Mati", müdafaa etmek (savunmak) demektir.

 

Burada kastedilen anlam ise, ödenmesi gereken bir borcun özürsüz olarak geciktirilmesidir. Ganiy"in ne anlama geldiği konusunda ihtilaf edilmiştir. Fakat buradaki kastedilen, fakirbile olsa, ödemeye gücü yetip de borcunu geciktiren kimse anlamındadır. Bu konuda geniş bilgi ileride gelecektir.

 

Elinde ödemeye yetecek kadar para (mal) bulunmayıp da, çalışıp kazanma gücü bulunan kimsenin borcunu geciktirmesi de "matı" (zulüm niteliği taşıyan geciktirme) sayılır mı?

 

Şafillerin çoğunluğu böyle bir kimsenin, mutlak olarak borcunu ödemesinin vacip olmadığı görüşündedir. Bazı alimeler ise, mutlak olarak vacip olduğu görüşündedir.

 

Bir başka alimler grubuna göre de borcun kaynağının, (ödenmemesi halinde) isyan niteliği taşıması halinde vacip olduğunu; diğer hallerde vacip olmadığı görüşünü benimsemiştir.

"Matlü'l-ğaniyyi" ifadesi, çoğunluk alimlere göre şu anlarrıa gelir: "Ödeme gücüne sahip bir kimsenin, borcunu geciktirmesi haramdır. Ödeme gücü bulunmayanın geciktirmesi ise haram değildir." Hadis, borcu geciktirmekten sakındırmaktadır. Borcu geciktirmenin, büyük bir günah sayılıp sayılmayacağı konusunda görüş ayrılığı vardır. Alimler çoğunluğu, böyle bir kimsenin fasık olduğu görüşündedir. Fakat bir kez geciktirmekle mi yoksa birçok kez geciktirmekle mi fasık olarak nitelenir? Buna cevap mahiyetinde olmak üzere Nevevi şöyle demiştir: "Mezhebimize göre, böyle bir kimsenin fasıklıkla vasıflanması için birçok kez tekrar etmesi şarttır.

 

Sübki ise, "Şerhul Minhac" adlı eserde "Mezhebimize göre, tekr~mesi gerekmez, görüşündedir. Sübki görüşünü şu şekilde delillendirir: Alacaklı kımse, hakkını istedikten sonra, borçlunun, bir bahaneye sığınarak borcunu ödememesi gasp gibi değerlendirilir. Gasp ise büyük bir günahtır. Zaten borcu geciktirmenin "zulüm" olarak nitelenmesi bu fiilin, büyük bir günah olduğu izlenimi vermektedir. Büyük günahların, "büyük günah" vasfını kazanması için tekrar etmesi şart değildir."

 

Kişinin fasık olduğu hükmüne, ancak özürsüz bir şekilde geciktirdiği ortaya çıktıktan sonra varılabilir."

 

Alimler, borçlu ödeme gücüne sahip ise, ondan borcu istemeden önce, geciktirmesi halinde yine fasıklıkla nitelenip nitelenmıeyeceği konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.

 

Hadisten Çıkarılan Sonuçlar

 

Yukarıda zikredilen hadis, borcun talep edilmesine bağlı olduğunu işaret etmektedir. Borç kapsamına, ödenmesi zorunlu olan, kocanın karısına, efendinin kölesine, devlet başkanının halkına olan (ya da bunların tersi), bütün haklar girmektedir.

 

Hadis, ödeme gücü bulunmayanın zalim kapsamına girmediğini göstermektedir.

 

Bazı alimler, alacaklının, ödeme gücü bulunduğu halde borcunu geciktiren borçluyu hapis hakkı vardır, bazıları ise, takip etme hakkı vardır, görüşünü savunmuştur.

 

Alacaklı, borçluyu her şekilde takip eder ve alacağını zorla alabilir. Havale'de, sadece havale yapan borçlu ile havalevi kabul eden alacaklının rızasına itibar edilir. Yeni borçlunun rızası aranmaz. Çünkü hadiste bundan söz edilmemiştir. Alimler çoğunluğunun görüşü de böyledir.

 

Hadiste, insanların birbirini sevmesi için, bu sevgiyi ortadan kaldıracak olan sebepleri işlememe yönünde bir yol gösterme bulunmaktadır. Borcu geciktirmek, insanlar arasındaki sevgi bağını koparıcı nitelik taşır.

 

 

باب: إذا أحال على ملي فليس له رد.

2. ÖDEME GÜCÜ BULUNAN BİRİNE HAVALE EDİLİNCE ALACAKLININ RED HAKKI YOKTUR

 

حدثنا محمد بن يوسف: حدثنا سفيان، عن ابن ذكوان، عن الأعرج، عن أبي هريرة رضي الله عنه:

 عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (مطل الغني ظلم، ومن أتبع على ملي فليتبع).

 

[-2288-] Ebu Hureyre r.a.'in nakletliğine göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Ödeme gücü bulunan kimsenin borcunu geciktirmesi zulümdür. Sizden biri, ödeme gücü bulunan bir kimseye havale edilirse kabul etsin."