باب: في
الحوالة، وهل
يرجع في
الحوالة.
1. HAVALE VE HAVALEDE RÜCU (VAZGEÇME) HAKKI
وقال
الحسن وقتادة:
إذا كان يوم
أحال عليه مليا
جاز. وقال ابن
عباس: يتخارج
الشريكان
وأهل الميراث،
فيأخذ هذا
عينا وهذا
دينا، فإن توي
لأحدهما لم
يرجع على
صاحبه.
Hasan ve Katade, "Havale yapıldığı sırada, yeni borçlu
(muhal aleyh) ödeme gücüne sahip ise yapılan havale caizdir"
demiştir. İbn Abbas r.a. şöyle demiştir:
Ortaklar ve mirasçılar, şunlar elimizdeki peşin paralar, şunlar alacaklar deyip
paylaşarak aralarındaki mali ilişkiyi tasfiye ederler. Bu safhadan sonra eğer
(yeni borçlu iflas ettiği, öldüğü veya (inkar edip yemin ettiği için) mal telef
olursa, diğer ortaklara rücu edemez.
حدثنا
عبد الله بن
يوسف: أخبرنا
مالك، عن أبي
الزناد، عن
الأعرج، عن أبي
هريرة رضي
الله عنه: أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال: (مطل
الغني ظلم،
فإذا أتبع
أحدكم على ملي
فليتبع).
[-2287-] Ebu Hureyre r.a.'in naklettiğine göre Resulullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Ödeme gücü bulunan kimsenin borcunu
geciktirmesi zulümdür. Sizden biri, ödeme gücü bulunan bir kimseye havale
edilirse kabul etsin. "
Tekrar: 2288. 2400
AÇIKLAMA: Havale kelimesi,
"tahvll" kökünden türetilerek bazen "hıvale" şeklinde
okunmaktadır. "Sözünden caydı" anlamında "hale ani'l-ahdi"
cümlesi kullanılmaktadır.
Fakihlere göre "havale", bir borcun, bir kimsenin
zimmetinden diğer bir kimsenin zimmetine nakledilmesidir.
Alimler, havalenin, bir "borç (deyn) karşılığında borcun
(deyn) satımı" olup bu hükümden istisna edilerek ruhsat verilmiş bulunan
bir hüküm olduğu veya alacağı tahsil işlemi olduğu konusunda görüş ayrılığı
içindedir. Bir görüşe göre, insanlara kolaylık sağlayan müstakil bir akit
türüdür.
Havale akdinin sahih olması için, havale yapan kimsenin
rızasının bulunması şarttır. Bunda hiçbir kimse ihtilaf etmemiştir. Alimlerin
çoğunluğuna / cumhura göre, alacaklının (muhtal) rızası da şarttır. Azınlıkta
kalan bir görüşe göre yeni borçlunun (muhal aleyh) nzası da şarttır.
Diğer yandan, iki hakkın nitelik olarak birbirine eşit olması ve
havalenin belirli olan şeylerde gerçekleşmesi gerekir. Bazı alimler, havalenin,
sadece paralarda geçerli olacağını belirterek yiyecek maddelerinde caiz
görmezler. Çünkü bu, yiyecek maddesinin, elde edilmeden önce satılması anlamına
gelir.
Başlık~havaleden vazgeçilebilir mi" denilerek, havale
akdinin, bağlayıcı (lazım) bir akit o!.\:iP olmadığı konusundaki görüş
ayrılığına işaret edilmiştir.
Hasan ve Katade'nin, "havale yapıldığı sırada, yeni borçlu
(muhal aleyh) ödeme gücüne sahip ise yapılan havale caizdir" sözü, rücu
hakkı olmaksızın caizdir, anlamındadır. Buna göre, eğer havale yapılan kimse
(yeni borçlu) müflis ise, alacaklının rücu etme hakkı vardır. Bu sözü, İbn Ebi
Şeybe ve Esrem nakletmiştir. Esrem, Said İbn Ebu Urve'nin aktardığına göre,
"bir kimse, borcunu başkasına havale ettikten sonra havale edilen kimse
iflas ederse ne olur?" diye Katade ve Hasen'e sormuştu. Onlar şöyle cevap
verdi: "Eğer havale yapıldığı sırada, yeni borçlu (muhal aleyh) ödeme
gücüne sahip ise rücu etme hakkı yoktur." Ahmed İbn Hanbel, bu hükmü,
alacaklının, yeni borçlunun müflis olduğunu bilmiyor olma şartına bağlamıştır.
Hakem'e göre, yeni borçlu ölmedikçe rücu edemez.
Ebu Hanife, "İflas halinde mutlak olarak her durumda rücu
eder. Yeni borçlunun, yaşıyor olması ya da ölmesi durumu aynıdır. İflas dışında
başka bir sebeple rücu edemez" demiştir. İmam Malik, "Borçlu, yeni
borçlunun müflis olduğunu bile bile, bu durumu alacaklıya birdirmemek suretiyle
onu aldatmış ise, alacaklı ancak bu durumda eski borçluya rücu eder"
demiştir.
Hasan-ı Basri, Şurayh ve Z~ise, "Havale, kefalet gibidir.
Dolayısıyla isterse eski borçluya, isterse yeni borçluya rücu eder. Buharl'nin,
kefalet bölümünü, havale ile birlikte vermesi, onun da bu görüşte olduğu
izlenimi vermektedir.
Alimlerin çoğunluğuna göre, mutlak olarak hiçbir durumda
alacaklının eski borçluya rücu etme hakkı yoktur.
İbnü't-Tin, ortaklar, İbn Abbas'ın "ortaklığı tasfiye
eder" şeklinde tercüme ettiğimiz sözü hakkında, "Bu durum, borçların
eşit olması ve ortakların karşılıklı rızasının bulunması halinde
geçerlidir" demiştir.
Telef olma, yeni borçlu iflas ettiği, öldüğü veya borcu inkar
edip yemin ettiği, şahit de bulunmadığı için söz konusu olabilir. Bütün bu
durumlarda, borca rıza gösteren tarafın rücu hakkı yoktur.
İbnü'l-Müneyyir şöyle der: Yukarıda zikredildiği gibi ortaklığı
tasfiye etmeye razı olan kimsenin elinde mal telef olsa bu, onun tazmin
sorumluluğu altındadır. Nitekim bir kimsenin bir mal satın aldıktan sonra kendi
elinde iken telef olması da böyledir. Buhari, havaleyi de bu hükmün kapsamına
sokmuştur.
Ezheri ise şunları kaydeder: "Mati", müdafaa etmek
(savunmak) demektir.
Burada kastedilen anlam ise, ödenmesi gereken bir borcun özürsüz
olarak geciktirilmesidir. Ganiy"in ne anlama geldiği konusunda ihtilaf
edilmiştir. Fakat buradaki kastedilen, fakirbile olsa, ödemeye gücü yetip de
borcunu geciktiren kimse anlamındadır. Bu konuda geniş bilgi ileride
gelecektir.
Elinde ödemeye yetecek kadar para (mal) bulunmayıp da, çalışıp
kazanma gücü bulunan kimsenin borcunu geciktirmesi de "matı" (zulüm
niteliği taşıyan geciktirme) sayılır mı?
Şafillerin çoğunluğu böyle bir kimsenin, mutlak olarak borcunu
ödemesinin vacip olmadığı görüşündedir. Bazı alimeler ise, mutlak olarak vacip
olduğu görüşündedir.
Bir başka alimler grubuna göre de borcun kaynağının, (ödenmemesi
halinde) isyan niteliği taşıması halinde vacip olduğunu; diğer hallerde vacip
olmadığı görüşünü benimsemiştir.
"Matlü'l-ğaniyyi" ifadesi, çoğunluk alimlere göre şu
anlarrıa gelir: "Ödeme gücüne sahip bir kimsenin, borcunu geciktirmesi
haramdır. Ödeme gücü bulunmayanın geciktirmesi ise haram değildir." Hadis,
borcu geciktirmekten sakındırmaktadır. Borcu geciktirmenin, büyük bir günah
sayılıp sayılmayacağı konusunda görüş ayrılığı vardır. Alimler çoğunluğu, böyle
bir kimsenin fasık olduğu görüşündedir. Fakat bir kez geciktirmekle mi yoksa
birçok kez geciktirmekle mi fasık olarak nitelenir? Buna cevap mahiyetinde
olmak üzere Nevevi şöyle demiştir: "Mezhebimize göre, böyle bir kimsenin
fasıklıkla vasıflanması için birçok kez tekrar etmesi şarttır.
Sübki ise, "Şerhul Minhac" adlı eserde
"Mezhebimize göre, tekr~mesi gerekmez, görüşündedir. Sübki görüşünü şu
şekilde delillendirir: Alacaklı kımse, hakkını istedikten sonra, borçlunun, bir
bahaneye sığınarak borcunu ödememesi gasp gibi değerlendirilir. Gasp ise büyük
bir günahtır. Zaten borcu geciktirmenin "zulüm" olarak nitelenmesi bu
fiilin, büyük bir günah olduğu izlenimi vermektedir. Büyük günahların,
"büyük günah" vasfını kazanması için tekrar etmesi şart
değildir."
Kişinin fasık olduğu hükmüne, ancak özürsüz bir şekilde
geciktirdiği ortaya çıktıktan sonra varılabilir."
Alimler, borçlu ödeme gücüne sahip ise, ondan borcu istemeden
önce, geciktirmesi halinde yine fasıklıkla nitelenip nitelenmıeyeceği konusunda
farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.
Hadisten Çıkarılan Sonuçlar
Yukarıda zikredilen hadis, borcun talep edilmesine bağlı olduğunu
işaret etmektedir. Borç kapsamına, ödenmesi zorunlu olan, kocanın karısına,
efendinin kölesine, devlet başkanının halkına olan (ya da bunların tersi),
bütün haklar girmektedir.
Hadis, ödeme gücü bulunmayanın zalim kapsamına girmediğini
göstermektedir.
Bazı alimler, alacaklının, ödeme gücü bulunduğu halde borcunu
geciktiren borçluyu hapis hakkı vardır, bazıları ise, takip etme hakkı vardır,
görüşünü savunmuştur.
Alacaklı, borçluyu her şekilde takip eder ve alacağını zorla
alabilir. Havale'de, sadece havale yapan borçlu ile havalevi kabul eden
alacaklının rızasına itibar edilir. Yeni borçlunun rızası aranmaz. Çünkü
hadiste bundan söz edilmemiştir. Alimler çoğunluğunun görüşü de böyledir.
Hadiste, insanların birbirini sevmesi için, bu sevgiyi ortadan
kaldıracak olan sebepleri işlememe yönünde bir yol gösterme bulunmaktadır.
Borcu geciktirmek, insanlar arasındaki sevgi bağını koparıcı nitelik taşır.
باب: إذا
أحال على ملي
فليس له رد.
2. ÖDEME GÜCÜ BULUNAN BİRİNE HAVALE EDİLİNCE ALACAKLININ RED
HAKKI YOKTUR
حدثنا
محمد بن يوسف:
حدثنا سفيان،
عن ابن ذكوان،
عن الأعرج، عن
أبي هريرة رضي
الله عنه:
عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال: (مطل
الغني ظلم،
ومن أتبع على
ملي فليتبع).
[-2288-] Ebu Hureyre r.a.'in nakletliğine göre Resulullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Ödeme gücü bulunan kimsenin borcunu
geciktirmesi zulümdür. Sizden biri, ödeme gücü bulunan bir kimseye havale
edilirse kabul etsin."